Bu Kimin Seçimi?


Siyasetten yapanları kadar nefret ettiğimi yakın çevremdeki herkes bilir. Özellikle de Türkiye gibi eğitim öğretim seviyesi oldukça düşük olan ve halkının hurafeleri hâlâ bilimsel gerçeklerin önünde tutan bir memlekette demokrasinin ne kadar kötü birşey olduğunu açık seçik görebiliyorum. Tutarlı ve ilkeli davranışlar sergileyenlerin değersiz varlıklar olarak mimlenip, kaypakça, adice, en şahane yalakalıkları sergileyenlerin baştacı edildiği bir ülkeden bahsediyoruz.


Delinmedik yasa bırakmayıp ülkenin gelmişi ve geleceğiyle oynayanlar çok şahane varlıklar gördü bu memleket. Şimdilerde bazı adamcıklar, minik beyinli un helvası beyinliler, bu tür davranışları sergilemiş olanları en komik biçimlerde, özünde iyi insandır diye överek, evrensel anlamda çok başarılı; fakat kendisine göre işlevsiz sayılan insanları küçük düşürmekten geri durmuyorlar. Ulan mikroskobik canlı, sen kendi küçüklüğüne bak önce.

Neyse başlığa gelelim: Bu benim seçimim değil. Sevişmek için evlenmeyi bekleyen, evlendiği gibi art arda 294792 tane çocuk yapmayı marifet sananların seçimi. Bu seçim, kendi geliştiremedikleri en basit fikirleri başkalarından feyz alıp idrak eden ve kendilerine aklı verenlere tapan varlıkların seçimi. Bu seçim, gerektiğinde neticesinden vazgeçip ben teba olmalıyım, nooluur beni de alın aranıza diye kendisine yol gösterme yeteneği olmadığı halde ezberden okuduğuyla kitleleri yönlendiren varlıkların takipçisi olabilenlerin seçimi. Bu seçim, bu ülke kurulduğunda amaçlanmayan şeylerin çoğunluğunu oluşturduğu seçim. Bu seçim kesinlikle benim seçimim değil. Ben demokrasiyi sevmiyorum, benim gibilere seçme hakkı verilmemeli. Çoktan seçmeli herşeye karşıyım zaten, oy pusulası ve cevap formu arasında bir fark göremiyorum. Neyse memleket hak ettiği şekilde yönetiliyor zaten, bana dışkıdan tatmak düşer.

Bu arada, ağzımı bozup ilgililerine daha dolambaçsız ve net bir mesaj vermek isterim:
O demokrasi treni inmeye çalıştığınız durakta size girsin!

Amin!

Acı Kaybımız

Değerli büyüğümüz Mehmet Bölük'ü kaybettik. Başımız sağolsun.

Konuşamıyorum, bir ajanstan başlıktır, okuyunuz.

Melih Boş Durur mu?

Başlık soruysa "evet" deyip noktalamayacağız herhalde. Bizim Melih boş durmaz. IT Pro'nun yazıişleri müdürlüğü yanında geçtiğimiz günlerde başladığı ve firmalar tarafından tüketicilere sunulan birçok fırsatın duyurulduğu site KatılKazan bir süredir yayında. Yakında kendi adı ile marka olursa şaşırmayın.

Ne diyelim; katılın, kazanın. Kazanırsanız bize de birşeyler ısmarlayın :)

PCkolojik Vaka!

PCWorld'deki arkadaşlar Pamir ve Levent, yanlarına gördüğüm kadarıyla PCNet'ten Görkem'i de alarak güzel bir oluşuma girişmişler. Donanımla ilgili güncel haberleri takip etmek istiyorsanız bir bakın derim. Okuması çok zevkli... Ee kalitesi yazan kişilerden geliyor tabii.

www.pckoloji.com

Yeni Yerim: SDN


Herhalde son zamanlarda aldığınız alacağınız en garip haber bir internet sitesinin dergide çalışan bir editörünü, holding desteği falan olmadan transfer etmesidir. Olayın öznesi (veya nesnesi) konumunda da benim olmam işin rengini değiştiriyor.


Haziran 2007 başından itibaren artık Shiftdelete.net için çalışıyorum. Henüz kesin bir sıfatım yok, ama genellikle Yayın Yönetmeni gibi fiyakalı bir unvanı uygun görüyorlar. Genellikle yeni projelerin geliştirilmesi ve uygulanmasından sorunlu, sitedeki yayın akışının idamesinden de sorumluyum.

Şu sıralarda bir diğer işim de bilişim sektöründeki firmalara reddedemeyecekleri teklifler sunup cevaplarını beklemek... Reddetmiyorlar da bazen ses çıkmadığı oluyor elbette. Güzel bir ekip var, işgücü yerinde ve işgücü yatırımımız sürüyor. Sonumuz hayrolsun.

Değişim Rüzgârları

Çok devrimsel ve toplumsal içeriğe sahip olmasa da hepimizin hayatı değişimler ve gelişimler; sonlar ve başlangıçlarla geçer. Fenalık getiren felsefî ve mantıkî çıkarımlarla "Panta rei" denilmeden de önce bu böyleydi. Çok geriye gitmemek lazım, şimdiye gelelim.

"Severek çalıştığım..." diye başlarsam "ulan eşşeolusu madem seviyordun neden ayrıldın?" diyebilecekleri göze alıp fazla yalayıp yutmadan, BYTE dergisinden ayrıldığımı söylemeliyim. Bir buçuk senelik bir boşlukla neredeyse brüt dört senedir çalışıyordum, net olarak da iki sene (9 + 15 sayı) çalıştım. Hacısıyla tatlısıyla çokça günler geçirdik. Çok şeyler öğrendim ve elimden geldiğince taze fikirler katmaya çalıştım. Açıkçası grubun en tembeliydim ve gidişim iş yükü konusunda yeni arkadaşlara bazı zorluklar getirecekse de çalışma süreleri ve ay sonundaki gecelemeler konusunda yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, önemli bir süreyi beraber geçirdiğim iş arkadaşlarıma, alakasız bir sırada teşekkürlerimi iletmek isterim. Murat Yıldız, kendisinden dergi yapmayı öğrendim. Selçuk Şenol, gecenin bir yarısı veya sabahın bir köründe nereden geldiği belli olmayan göbek dansı müziğinin müsebbibi. Ali Karakaya, atışmalar unutlmayacak; özellikle de Kore dönüşü "Aaa Ali, buradasın" dememden sonra "İnanır mısın Berkin, türbülansa bile girmedik" demeni unutmam. Ersin Cömert, uzun süre komşuluğuma ve gıcıklığıma tahammül edebilmen efsane olsa gerek. Birkan Konar, sessiz sakin Bakü-Ceyhan projelerine imza atan gizli kahraman, insan bi arada sızlanır falan. Erhan Teksöz, o kadar dedim dünyayı git gez diye, şimdi kolay gelsin valla; yeğenimize sevgiler. Yusuf Canpolat, staj kurbanı, genç oyun editörü; projelerini sonlandırabilmen dileğiyle. Pamir Kızıltuğ, toplantı yüzü görse bizim de yüzünü göreceğimiz insansı kütle; ama ben daha iriyim! Levent Özgürel, kazara solaryuma uğrarsan kaçak göçmen diye içeri alacaklar; bir de notbuklarını pencereden atma, hepsi o kadar dayanıklı olmayabilir. Daron Dedeoğlu, insan ofiste olup da bu kadar mı az belli eder? Yerinden kalkana kadar göremediğim tek kişi. Nuri Kaymakçı, bir gün arabanı cidden alıp gidecekler, anahtarları çekmecene at. Ayhan Şensoy, biraz daha CS idmanına ihtiyacın var abi ama azılı bir rakip sağlam müttefiksin. Kıvanç Tanrıkulu, umarım Time'dan kapına gelmezler, daha da güzel projeleri bekliyorum valla. Taner Güdükoğlu, mesai bitiminden sonraki dürüm değerlendirmelerinin assolisti. Engin Gedik, dış temsilci mi yoksa elebaşı mı bilmiyorum; ofisten çok yurtdışındaydın. Sıdıka Akyol, yok yok, o firma karşısında benim atıp tutmamın ardından ziyaretçimizin "biz onlarla çalışırdık" demesini unutamıyorum; Pamir dayanamayıp kaçmıştı ben bozuntuya vermemiştim. Özden Kurban, bence kariyer seçimini doğru yapıp doğumgünü organizasyonu işine girersin artık. Meral Bakır, spotu yazana kadar serbest kalmayacaksın yaklaşımın son anda nice sayfaları kurtardı! Güren Gürsel, sen trafodan santralden gel DVD'ye bulaş; olacak iş mi?

Tabii benden önce ayrılan arkadaşlarımız da var; kendilerini burada anmak isterim: Hatice Tarhan, 4x4 azmi ve vosvos kalıbıyla fethedilmedik tepe bırakmayacaksın sanırım. Atalay Keleştemur, denizdeki gemilerden sonra sanırım uzay gemilerine kaptanlık edeceksin ama önce bir uzay gemisi yapmamız gerekiyor. Kerem Özdemir, nice sabah kahvaltısını dağıtmamız dileğimi tekrarlamak isterim. Berna Aktaş, konuştuğundan daha fazla gülmeyi nasıl başarıyorsun çözemedim. Gül Şahin, yolda geçirdiğin zamandan daha fazla çalışabileceğin bir işyeri bulmana sevindim. Abdullah Kavak, güzel sohbetler için teşekkürler; bunu okuyorsan nerede olduğundan bir haber ver. Şermin Dervişoğlu, Levent'le sana yaptığımız alabora esprisinden sonra ayrılmanı istemezdik; suçlu hissediyoruz, bizi affet. Ozan, soyadını hiç öğrenemedim; ama telefon santralinden daha fazla çağrı aldığını unutmuyorum.

Tabii bir de Dünya'nın gizli kahramanları vardı. Çek senet tahsilatlara beraber gittiğimiz, muhasebeden Turgut Abi; çayıyla tostuyla bizleri yalnız bırakmayan, besleyip büyüten Mecit Abi ve Yusuf Abi; "Berkin ürün var!" şeklinde defalarca beni aramış olan Savaş Abi (kendisi benden hemen önce ayrılmış); ürünlerin alınacak mı yoksa verilecek mi olduğunu bazen karıştıran Özlem; geceleri evime sağ salim dönmemi teminat altına almak için çalışan Taner; bizi kolisiz kargosuz bırakmayan, çileden çıkaran firmalarla bile uğraşırken soğukanlılığından ödün vermeyen İlyas Abi ve Deniz (o da aylar önce ayrıldı); halen temasta olmaya çalıştığım ama MSN'de görünmeyen Müjdat Göçerli, sabahları servise binmeden önce kısa ama güzel sohbetler yaptığımız Nevzat Onaran ve servis şoförümüz Levent Abi...

Umarım unuttuğum veya atladığım kimse yoktur. Vakit sabaha geliyor, dilimiz sürçtüyse affola. Herkese teşekkürler, elvedâ zalim dünya...


...ve yeni bir gün doğar.