Teknoloki.com Yayında!

Orada burada gezinirken görebileceğiniz haybeye bilogculara nispet içinde bir güncede olması gereken birçok şeyi barındıran teknoloji günlüğü Teknoloki.com'u nihayet açtım.


Amacım eski iş kolunda unutulmamak, eski dostlarımdan kopmamak ve mümkün mertebe bir internet güncesinin neler barındırması gerektiğini konuyla ilgili hiçbir fikri olmayan kişilere göstermek. Arkadaşım güncede haber mi yayınlanır, şeklinde kızıyorum bazen; ama örnek olunmazsa iş yürümez. Bu arada blog sözcüğünü kullanmayı sevmiyorum o sebeple protesto için bilog falan yazıyorum.

Güncelerini alakasız şeylerle doldurup medya maymunluğu konusunda (FriendFeed'de "en az 100 like'a ihtiyacım var" falan yazanlar) sınır tanımayan tırtıllar teknoloji firmaları tarafında el üstünde tutulmaya devam etsinler, yayıncılık mesleğini icra etmediğimde bile birilerine faydalı olabileceğimi düşünmek beni fikren tatmin edecek gibi görünüyor.

Neyse ben golümü attım. Şimdi onlar düşünsün.

Türksel'den Kurtulmak Mümkün mü?

Türkiye'nin görmemiş cep telefonu işletmecisi Türksel, kendilerine verdiğim dilekçeyi işleme almayarak (veya onay için sadece telefonumun bozulduğu cuma günü arayarak, erişemediği için onaylamadığımı düşünerek) hattımı tekrar görüşmeye açmış durumda.

Kurtulamadım Türksel'den. Yeter be! Zehir ettiniz! İşiniz gücünüz para tırtıklamak. Düşün peşimden.

Bir de üzerine eve bir mektup göndererek bize size tekrar hizmet etme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz, yazmıyorlar mı... Sizden istediğim tek hizmet var, aldığım hizmeti durdurabilmek. Gerisi umurumda değil.

Forza Oğuz Uslu!


Windows 7'nin tanıtımı için hazırlanan Deney7 ile ilgili görüşlerim çok olumlu olmasa da yarışmacılardan birisinin arkadaşım olması bahsimi esirgememi sağlıyor.

Oğuz Uslu'yla tanışmamız bir ekiple birlikte oyun geliştirme çalışmaları yapmalarıyla başlıyor. Online Ada projesinin akıbeti ne oldu çok emin değilim ama ekip bazı üyeleriyle hâlâ bir arada.

Deney 7'de Oğuz Uslu'yu destekliyorum ve kendi günlüğümde yarışma için kullandığı adresi paylaşıyorum:

http://deney7oguz.spaces.live.com



Hafiften Kişiliksizleşiyor muyuz?

Ağır konuşmayınca anlaşılmıyor galiba; o sebeple ilacı yoğun biçimde uygulamakta fayda var. Hatta bu ilacın kutusunda "haricen kullanılır" da yazmıyor. Artık nerenize uygunsa...

Toplumsal kitle iletişim araçları, ecnebice severlerin "sosyal medya" diye uydurarak kullandığı mecra, insanlara (ki bazı kaynaklarda eşref-i mahlûkat olarak anılır) neler yaptırmıyor neler! Maymun oluyoruz kardeşim, bildiğin primat hesabı. Ya da daha farklı memeli türlerine dönüşüyoruz. Koşanı kaplan, uçanı yarasa...

En son Deney7 diye artık insanların çılgınlar gibi ortamlara aktığı, orada burada beni seçerseniz şöyle yapacağım, dedikleri, siyasetçilerle muzavı giden acem atmalarını sergiledikleri videolarla destekçi topladıkları, kendilerinin ve destekçilerinin de bir şekilde ödüle gark olacağı bir yarışmaymış... Peki ne için? Windows 7'nin tanıtımı için. :) Oldu, gözlerim doldu, diyeyim de halk diline daha da yakınlaşmış bulunayım.

Bu toplumsal kitle iletişim araçlarının ortak özelliği insanların tek tuşla bir şeyleri beğendiklerini anlatabilmeleri, ama aynı tuşun beğenmeme eylemi için bulunmamasıdır. Elbette forum yapılarını toplamsal kitle iletişim olarak değerlendirirsek, bu konuya bir istisna bulmuş olabiliriz; zira o kısımlarda oylama sistemi geçerli durumda.

Kısaca dişe dokunur bir iş yapmadan sadece sayfa gösterimlerinin artırılması konusunda çok iyi çalışan toplumsal kitle iletişim araçları maalesef genellikle size hizmet etmek için değil kendilerine hizmet etmek için varlar. Onları doğru şekilde, isyanınızın şiddetiyle uyumlu biçimde ancak siz kullanabilir, bir işe yaramalarını sağlayabilirsiniz. Yoksa akvaryumdaki tatlı su içinde tatlı tatlı yüzen balıklardan farkınız kalmaz. Kişiliğinizi kaybetmeyin, direnin.

Sıktın Beni Vallahi

Türksel 25 IQ seviyesine hitap eden reklamlarına devam ederek "param çok nasıl bir yere harcasam" diye kendini paralamaya devam ediyor. Her ne kadar trici tanıtımlarından sonra ajans değiştirdiklerini öğrenmiş olsam da zihniyet değişmiyor. Türksellinin gücü türkselin çekim gücü gibi 25 IQ seviyesinde bir hitabet sağlayan yeni reklamlarda da en ufak bir zekâ parıltısı göremedim.

Kolay gelsin.

Dinmeyen Şarkılar Dilimde

Değerli Dostum Üsâme'nin (bin Ladin mi, esprileri yapmayın; Özdemir'den bahsediyorum) tanıştığımız yıllardan bu yana hiç ağzından düşürmediği ve icrasını, köşe başında bile yapsa güçlü sesiyle yaptığı Klasik Türk Musıkisi eserleri şu sıralar benim de dilime hasıl olmuş durumda. Her ne kadar uzunca bir süredir müzik bilgisi anlamında KTM konusunda kendimi geliştirmeye çalışsam da, elbette olmayan sesle şarkıları mırıldanmak, bestekârlara azaptan başka bir şeye yaramıyor.

Olsun, dedim kendi kendime, sesim çıktığınca, çok da etrafa sorun yaratmadan, dilime dolandıkça kimse duymuyormuş gibi mırıldanmaya başladım. Bu aralar en çok da Dede Efendi eserleri aklıma geliyor. Eh, nedenini uzakta aramıyorum; zira uzun zaman önce aldığım ama neredeyse hiç dinleyemediğim bir albüm sayesinde...

Yine Bir Gülnihâl'den girip, Yüzündür Cihânı Münevver Eden'den sıçrayıp, Ey Büt-i Nev Edâ ile devam etmek... Eskiler bu işi biliyormuş, KTM çok zenginmiş. Keşke daha iyi anlayabilsem bu müziği, makamların sırrına ersem.


Kıskançlık ve Çekememezlik Üzerine

Sıkça söyleriz: Dünya küçük. Eh çok düz bir mantıkla eğer dünya küçükse, bazı iş kollarının çok çok daha küçük olduğunu düşünmek olasılık dışı değil. Özellikle de gazetecilik mesleğini bu iş kolunda icra eden insan sayısının taş çatlasa 100 olduğunu düşündüğümüzde... Dolayısıyla, bilişim basını tabir ettiğimiz, kiminin özünde mesleği icra ettiği, kimininse ustalar tarafından sallamadığı ama kendilerini bir kitleye hasbelkader kabul ettirdiği bir ortamda, ortaya attığınız bir lafın ne kadar hızlı gündemi tavaf edebileceğini bilememek sadece amatörlere özgür bir düşüncedir.

Amatör müsün, arkadaşım?

Bakın hâlâ kardeş, arkadaş muhabbeti yapıyorum. İyi niyetli bir insan olduğumdan kaynaklanıyor. Yüzünüze gülen insanların, hatta bunları şu an için amatör internet bilişim yayıncısı olarak niteleyebilirim, arkadan kuyu kazması, garip kıskançlıklar içinde hareketlerde bulunması çok garip. Gerçi firmanın sahibi hakkında bir şey diyemem ama editörü hafif garipmiş.

Açık konuşalım...

Her ne kadar kadrosundan eksilmeler de olsa, geniş kitlelere hitap eden bilişim yayıncılığı denince hâlâ shiftdelete.net en iyisi. Açık ara... Tartışmasız. Dolayısıyla hem sunduğu video içerikler hem de testlerle birçok alanda barındırdığı alanında en iyileri başarılı şekilde içeriğe çeviriyor. Tabii bu cart diye olmadı, yıllarca süründük: Firmalar ürün göndermiyor... kısmını geçtim, sallamayanlar ve Hakkı'ya (Alkan) "sen sat o siteyi o para getirmez" diyen vizyon özürlü mallarla uğraşmak ayrı bir dertti. Eh sonunda ciddi bir yayın ve kardeş yayınlarla (ve şu an bahsetmeyeceğim kardeş projelerle) birlikte ciddi bir yayıncı kuruluş söz konusu. Peki bunun karşılığında, yayıncılığı bilen ama henüz düşük bir okur kitlesine sahip bir kurumdaki editör, nasıl bir terbiyesizlik yapabiliyor? Bunu da anlatayım.


Büyüyün de gelin arkadaşım

Devenin nalı...


Bir arkadaşım malum (veya kimine göre meçhul) sitede çalışmak için başvuru yapıyor, ve bir mülakata alınıyor. Editör kişi arkadaşımla görüşürken "nereleri takip ediyorsunuz" gibisinden bir soru yöneltiyor. Eh, arkadaş da daha önce saydığım sebeplerden ötürü olsa gerek, ShiftDelete.Net'ten bahsediyor. Olay bundan sonra: Birden soğuk bir hava esiyor ve ortamı buz kesiyor. Sonuç: Kısa süren toplantıdan sonra arkadaşımıza veda ediliyor.

Öneri

Cin olmadan adam çarpmayın. Büyük medyanın desteğinin her zaman doğrudan bağlantıyla artırılan sayfa görüntülenme sayısına tekabül etmeyeceği ve bu desteklerin cart diye kesilebileceğini unutmayın. Yöneticilerden çalışanlara kadar herkesin bu minicik iş kolunda biriirini desteklemesini ve kıskançlık ve çekememezlik yerine dayanışma gerektiğini de unutmayın.


Vurun Abalıya!


Linç kültürü artık ne hallere gelmiş, nasıl nezih çalışmaları desteklediğini söyleyen düşüncesiz insanlar türemiş, buyrun burada görün! Artık Richard Dawkins bile kalmamış ortada, anamız babamız karışmamış sadece. :)

Laf aramızda, şu sıralar biraz uzaktan da olsa her türlü özgürlükçü hareketi takip ediyorum (kusura bakmayın, bir süre sadece kendi projelerime vakit ayırmam gerekiyor), gerektiğinde fikren ve bedenen katılım gösteriyorum. Bunun evvelinde bu konularla ilgili yazdım çizdim, hatta koydum geçirdim. Eh, böyle ithamlar bana karşı yapılınca zıvanadan çıktım artık. Vay anasını sayın seyirciler!

Bakalım bu konuya kaç troll gelecek? :) En zevklisi onlarla uğraşmak, veya aslında uğraşmamak.

Not: Bana sataşan kullanıcının adını, kişilik haklarının korunması amacıyla gizliyorum.