Güle Güle Git



Eski dostlar da gider bazen. Sebebini bile anlamazsınız. Daha kötüsü, açıklama yapmak zorunda bile hissetmezler kendilerini. Son sözleri seninle ilgili bişi görmek istemiyorum artık bile olsa yazım hatasını düzeltmez,  darılıp kırılamazsınız isteseniz de. Kabul edersiniz, kabullenirsiniz; onlar da giderler.

Arkasından "iyi sen bilirsin, defol git" bile demezsiniz yılların hatrına; "ne halin varsa gör" ise asla ağza alınacak bir söz değildir. En fazla güle güle git dersiniz duymayacağını bile bile. Hatta, isminle müsemma kal...

Güz Aşkım


Gel güz aşkım ol benim; ne sıcakla cebelleşeyim ne seninle. Sakin geçsin günler, bazen yağmurla, bazen hafif bir esintiyle. Mevsimi geçse de geçmeyelim Ada'dan, inelim sahillerine. Daha da güzeli, yanarken değil kar yağarken gidelim yıllık izine. Güneş kremi değil mümkünse sıcak kahve olsun elimde. Eldiven giymesem bile, sokmak isteyeyim ellerimi cebime. Güneşi ara sıra görelim, yüzgöz olmayalım kendisiyle. Terden su olmayalım ama birazcık ıslanalım gerekirse.

Yaz aşkı kısa hem, gel güz aşkım ol benim, aylarca birlikte gezelim. Yaz gelince baka başka yerlere gidelim. Gerekirse çıkmayalım iş yerlerinden. Gece sıcaktan debelenmeyelim yan yana, klimayı göremediğimizden.

Gel güz aşkım ol benim, sıcakla cebelleşmeyeyim.


Kaşıntı


Bu aralar beni bir kaşıntı tuttu, Linked In profilimi güncelliyorum, özene bezene. Üzerine yeni özgeçmiş falan bile hazırlarım belki ecnebice.

Hem çok rahatım, hem de bu rahatlıktan rahatsızım. Gerilmiyorum ama nedense, sadece her uyandığımda "acaba bu şafağı başka bir memlekette görebilir miydim? Görsem daha eğlenceli/iyi/güzel/değişik olur muydu?" diye düşünmeye başladım bir haftadır.

En kötüsü ne biliyor musunuz? Yapmadan bilememek. Duygusal bir insan değilim, iletişim kurarım, yakınlık kurarım ama bağlanmam. En azından şimdiye kadar beceremedim böyle bir şeyi. "Ama buradaki hayatım ne olacak" diye duraksamam bile; ama...

...denemeden bilemezsin.