Çok devrimsel ve toplumsal içeriğe sahip olmasa da hepimizin hayatı değişimler ve gelişimler; sonlar ve başlangıçlarla geçer. Fenalık getiren felsefî ve mantıkî çıkarımlarla "Panta rei" denilmeden de önce bu böyleydi. Çok geriye gitmemek lazım, şimdiye gelelim.
"Severek çalıştığım..." diye başlarsam "ulan eşşeolusu madem seviyordun neden ayrıldın?" diyebilecekleri göze alıp fazla yalayıp yutmadan, BYTE dergisinden ayrıldığımı söylemeliyim. Bir buçuk senelik bir boşlukla neredeyse brüt dört senedir çalışıyordum, net olarak da iki sene (9 + 15 sayı) çalıştım. Hacısıyla tatlısıyla çokça günler geçirdik. Çok şeyler öğrendim ve elimden geldiğince taze fikirler katmaya çalıştım. Açıkçası grubun en tembeliydim ve gidişim iş yükü konusunda yeni arkadaşlara bazı zorluklar getirecekse de çalışma süreleri ve ay sonundaki gecelemeler konusunda yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, önemli bir süreyi beraber geçirdiğim iş arkadaşlarıma, alakasız bir sırada teşekkürlerimi iletmek isterim. Murat Yıldız, kendisinden dergi yapmayı öğrendim. Selçuk Şenol, gecenin bir yarısı veya sabahın bir köründe nereden geldiği belli olmayan göbek dansı müziğinin müsebbibi. Ali Karakaya, atışmalar unutlmayacak; özellikle de Kore dönüşü "Aaa Ali, buradasın" dememden sonra "İnanır mısın Berkin, türbülansa bile girmedik" demeni unutmam. Ersin Cömert, uzun süre komşuluğuma ve gıcıklığıma tahammül edebilmen efsane olsa gerek. Birkan Konar, sessiz sakin Bakü-Ceyhan projelerine imza atan gizli kahraman, insan bi arada sızlanır falan. Erhan Teksöz, o kadar dedim dünyayı git gez diye, şimdi kolay gelsin valla; yeğenimize sevgiler. Yusuf Canpolat, staj kurbanı, genç oyun editörü; projelerini sonlandırabilmen dileğiyle. Pamir Kızıltuğ, toplantı yüzü görse bizim de yüzünü göreceğimiz insansı kütle; ama ben daha iriyim! Levent Özgürel, kazara solaryuma uğrarsan kaçak göçmen diye içeri alacaklar; bir de notbuklarını pencereden atma, hepsi o kadar dayanıklı olmayabilir. Daron Dedeoğlu, insan ofiste olup da bu kadar mı az belli eder? Yerinden kalkana kadar göremediğim tek kişi. Nuri Kaymakçı, bir gün arabanı cidden alıp gidecekler, anahtarları çekmecene at. Ayhan Şensoy, biraz daha CS idmanına ihtiyacın var abi ama azılı bir rakip sağlam müttefiksin. Kıvanç Tanrıkulu, umarım Time'dan kapına gelmezler, daha da güzel projeleri bekliyorum valla. Taner Güdükoğlu, mesai bitiminden sonraki dürüm değerlendirmelerinin assolisti. Engin Gedik, dış temsilci mi yoksa elebaşı mı bilmiyorum; ofisten çok yurtdışındaydın. Sıdıka Akyol, yok yok, o firma karşısında benim atıp tutmamın ardından ziyaretçimizin "biz onlarla çalışırdık" demesini unutamıyorum; Pamir dayanamayıp kaçmıştı ben bozuntuya vermemiştim. Özden Kurban, bence kariyer seçimini doğru yapıp doğumgünü organizasyonu işine girersin artık. Meral Bakır, spotu yazana kadar serbest kalmayacaksın yaklaşımın son anda nice sayfaları kurtardı! Güren Gürsel, sen trafodan santralden gel DVD'ye bulaş; olacak iş mi?
Tabii benden önce ayrılan arkadaşlarımız da var; kendilerini burada anmak isterim: Hatice Tarhan, 4x4 azmi ve vosvos kalıbıyla fethedilmedik tepe bırakmayacaksın sanırım. Atalay Keleştemur, denizdeki gemilerden sonra sanırım uzay gemilerine kaptanlık edeceksin ama önce bir uzay gemisi yapmamız gerekiyor. Kerem Özdemir, nice sabah kahvaltısını dağıtmamız dileğimi tekrarlamak isterim. Berna Aktaş, konuştuğundan daha fazla gülmeyi nasıl başarıyorsun çözemedim. Gül Şahin, yolda geçirdiğin zamandan daha fazla çalışabileceğin bir işyeri bulmana sevindim. Abdullah Kavak, güzel sohbetler için teşekkürler; bunu okuyorsan nerede olduğundan bir haber ver. Şermin Dervişoğlu, Levent'le sana yaptığımız alabora esprisinden sonra ayrılmanı istemezdik; suçlu hissediyoruz, bizi affet. Ozan, soyadını hiç öğrenemedim; ama telefon santralinden daha fazla çağrı aldığını unutmuyorum.
Tabii bir de Dünya'nın gizli kahramanları vardı. Çek senet tahsilatlara beraber gittiğimiz, muhasebeden Turgut Abi; çayıyla tostuyla bizleri yalnız bırakmayan, besleyip büyüten Mecit Abi ve Yusuf Abi; "Berkin ürün var!" şeklinde defalarca beni aramış olan Savaş Abi (kendisi benden hemen önce ayrılmış); ürünlerin alınacak mı yoksa verilecek mi olduğunu bazen karıştıran Özlem; geceleri evime sağ salim dönmemi teminat altına almak için çalışan Taner; bizi kolisiz kargosuz bırakmayan, çileden çıkaran firmalarla bile uğraşırken soğukanlılığından ödün vermeyen İlyas Abi ve Deniz (o da aylar önce ayrıldı); halen temasta olmaya çalıştığım ama MSN'de görünmeyen Müjdat Göçerli, sabahları servise binmeden önce kısa ama güzel sohbetler yaptığımız Nevzat Onaran ve servis şoförümüz Levent Abi...
Umarım unuttuğum veya atladığım kimse yoktur. Vakit sabaha geliyor, dilimiz sürçtüyse affola. Herkese teşekkürler, elvedâ zalim dünya...
...ve yeni bir gün doğar.
"Severek çalıştığım..." diye başlarsam "ulan eşşeolusu madem seviyordun neden ayrıldın?" diyebilecekleri göze alıp fazla yalayıp yutmadan, BYTE dergisinden ayrıldığımı söylemeliyim. Bir buçuk senelik bir boşlukla neredeyse brüt dört senedir çalışıyordum, net olarak da iki sene (9 + 15 sayı) çalıştım. Hacısıyla tatlısıyla çokça günler geçirdik. Çok şeyler öğrendim ve elimden geldiğince taze fikirler katmaya çalıştım. Açıkçası grubun en tembeliydim ve gidişim iş yükü konusunda yeni arkadaşlara bazı zorluklar getirecekse de çalışma süreleri ve ay sonundaki gecelemeler konusunda yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, önemli bir süreyi beraber geçirdiğim iş arkadaşlarıma, alakasız bir sırada teşekkürlerimi iletmek isterim. Murat Yıldız, kendisinden dergi yapmayı öğrendim. Selçuk Şenol, gecenin bir yarısı veya sabahın bir köründe nereden geldiği belli olmayan göbek dansı müziğinin müsebbibi. Ali Karakaya, atışmalar unutlmayacak; özellikle de Kore dönüşü "Aaa Ali, buradasın" dememden sonra "İnanır mısın Berkin, türbülansa bile girmedik" demeni unutmam. Ersin Cömert, uzun süre komşuluğuma ve gıcıklığıma tahammül edebilmen efsane olsa gerek. Birkan Konar, sessiz sakin Bakü-Ceyhan projelerine imza atan gizli kahraman, insan bi arada sızlanır falan. Erhan Teksöz, o kadar dedim dünyayı git gez diye, şimdi kolay gelsin valla; yeğenimize sevgiler. Yusuf Canpolat, staj kurbanı, genç oyun editörü; projelerini sonlandırabilmen dileğiyle. Pamir Kızıltuğ, toplantı yüzü görse bizim de yüzünü göreceğimiz insansı kütle; ama ben daha iriyim! Levent Özgürel, kazara solaryuma uğrarsan kaçak göçmen diye içeri alacaklar; bir de notbuklarını pencereden atma, hepsi o kadar dayanıklı olmayabilir. Daron Dedeoğlu, insan ofiste olup da bu kadar mı az belli eder? Yerinden kalkana kadar göremediğim tek kişi. Nuri Kaymakçı, bir gün arabanı cidden alıp gidecekler, anahtarları çekmecene at. Ayhan Şensoy, biraz daha CS idmanına ihtiyacın var abi ama azılı bir rakip sağlam müttefiksin. Kıvanç Tanrıkulu, umarım Time'dan kapına gelmezler, daha da güzel projeleri bekliyorum valla. Taner Güdükoğlu, mesai bitiminden sonraki dürüm değerlendirmelerinin assolisti. Engin Gedik, dış temsilci mi yoksa elebaşı mı bilmiyorum; ofisten çok yurtdışındaydın. Sıdıka Akyol, yok yok, o firma karşısında benim atıp tutmamın ardından ziyaretçimizin "biz onlarla çalışırdık" demesini unutamıyorum; Pamir dayanamayıp kaçmıştı ben bozuntuya vermemiştim. Özden Kurban, bence kariyer seçimini doğru yapıp doğumgünü organizasyonu işine girersin artık. Meral Bakır, spotu yazana kadar serbest kalmayacaksın yaklaşımın son anda nice sayfaları kurtardı! Güren Gürsel, sen trafodan santralden gel DVD'ye bulaş; olacak iş mi?
Tabii benden önce ayrılan arkadaşlarımız da var; kendilerini burada anmak isterim: Hatice Tarhan, 4x4 azmi ve vosvos kalıbıyla fethedilmedik tepe bırakmayacaksın sanırım. Atalay Keleştemur, denizdeki gemilerden sonra sanırım uzay gemilerine kaptanlık edeceksin ama önce bir uzay gemisi yapmamız gerekiyor. Kerem Özdemir, nice sabah kahvaltısını dağıtmamız dileğimi tekrarlamak isterim. Berna Aktaş, konuştuğundan daha fazla gülmeyi nasıl başarıyorsun çözemedim. Gül Şahin, yolda geçirdiğin zamandan daha fazla çalışabileceğin bir işyeri bulmana sevindim. Abdullah Kavak, güzel sohbetler için teşekkürler; bunu okuyorsan nerede olduğundan bir haber ver. Şermin Dervişoğlu, Levent'le sana yaptığımız alabora esprisinden sonra ayrılmanı istemezdik; suçlu hissediyoruz, bizi affet. Ozan, soyadını hiç öğrenemedim; ama telefon santralinden daha fazla çağrı aldığını unutmuyorum.
Tabii bir de Dünya'nın gizli kahramanları vardı. Çek senet tahsilatlara beraber gittiğimiz, muhasebeden Turgut Abi; çayıyla tostuyla bizleri yalnız bırakmayan, besleyip büyüten Mecit Abi ve Yusuf Abi; "Berkin ürün var!" şeklinde defalarca beni aramış olan Savaş Abi (kendisi benden hemen önce ayrılmış); ürünlerin alınacak mı yoksa verilecek mi olduğunu bazen karıştıran Özlem; geceleri evime sağ salim dönmemi teminat altına almak için çalışan Taner; bizi kolisiz kargosuz bırakmayan, çileden çıkaran firmalarla bile uğraşırken soğukanlılığından ödün vermeyen İlyas Abi ve Deniz (o da aylar önce ayrıldı); halen temasta olmaya çalıştığım ama MSN'de görünmeyen Müjdat Göçerli, sabahları servise binmeden önce kısa ama güzel sohbetler yaptığımız Nevzat Onaran ve servis şoförümüz Levent Abi...
Umarım unuttuğum veya atladığım kimse yoktur. Vakit sabaha geliyor, dilimiz sürçtüyse affola. Herkese teşekkürler, elvedâ zalim dünya...
...ve yeni bir gün doğar.
3 yorum:
Olm o günü unutamıyorum. Güldüm ama belli etmeden. :)
YA BAŞTA NE YAZIO KONU NE OFF
Merhaba,
Kusura bakmayın, size beğendiremedik konuyu, Adsız arkadaşım.
Güzel günler dilerim.
Yorum Gönder