On İki Eylül'de demokrasiye doyacağız. Cuhmur şenlik edecek. Öyle böyle değil, memleketi kurtaracağız azizim. Hem de darbenin otuzuncu yıl dönümünde! Hem de darbeden sonra filizlenen, tek suçu dinini çok sevmek(!) olan, mazlum görünürken parsayı toparlayan rantperver yöneticilerin gölgesinde. Gerçi rantperver olmasa birisi, neden talip olsun memlekete? Evvelkilerden farkları yok rant anlamında; bal tutan parmağını yalıyor ne de olsa.
Ben ne mi yapacağım? Demokrasi sanrısıyla yaşayan zavallılardan olmadığım için sandığa gitmeyeceğim. Sandığa gidip kurtlu kayısıyı yiyelim mi yemeyelim mi gibi bir soruya evet veya hayır diyecek insanlar arasında olmayacağım.
Sandığa kadar yorulup kahramanca! memleketi kurtaracaklara bir çift sözüm var: Kayısı kurtlu; ona şüphe yok.
Evet derseniz kurdu da yiyeceksiniz. Ama size öyle bir anlatılacak ki "o da protein yahu, ye gitsin" şeklinde ikna edecekler sizi. Siz de yaşasın daha demokratik olduk heeey diye zekâsı henüz oturmamış bebekler gibi sevineceksiniz; ağzınız tatlanacak.
Hayır derseniz kayısıdan olacaksınız; ama o kayısının da bir kısmı zaten cebinizden çıkmış olacaktı diye teselli bulacaksınız. 1984 misali, daha geçen gün beşe düşürülen falanca istihkakınız dörde çıkarıldı haberleriyle kendinizi eyleyeceksiniz; şayet o kadar hafızasızsanız.
Kayısı üreticisiyle dertli olan manavın derdine gidin oy kullanın, demokratik hissedin kendinizi... Burnunuzda halka, çekilen yere gidin koşa koşa; tef sesi duyduğunuzda oynayıverin. Gösterin bakalım seçmen sandıkta nasıl bayılır, seçim sonrası seve seve nasıl ayıltılır...