Üçüncü köprü belası


İnsanların trafikte özel araçlarıyla takılmalarını izlemek, çok affedersiniz (veya etmezsiniz, organımdan aşağı... neyse) g*tüme mi sokacağım ulan?! mazeretiyle dört veya daha fazla tekerlekli araç almaktan imtina eden benim gibileri çokça güldürüyordur. Büyük bir umutla özellikle Boğaz'ı geçen köprülerin önünde "umarım bugün boştur" beklentisiyle kuyruk olup litrelerce fosil kökenli yakıtı heba edip karbonmonoksit üretmek, neden akmıyor bu trafik diye sinirleri germek, daha kötüsü toplu taşıma konusunda yönetimlere baskı yapmak yerine özel araç edinme ve kullanmanın maliyetinden şikayet etmek gibi birçok olaya şahidiz.

Trafiğin bu denli saf insanlar (aslında aptal diyecektim, kibarlaştırdım) tarafından sürekli olarak sıkışık tutulduğu bir kentte elbette bu salaklık zinciri insanlara rantı yüksek yerlerin özel araçla çıkılabilecek biçimde "otoyola yakın" diye, cehennemin dibinde kurulu komünist bloklarının ise açık trafikteki seyir hızıyla "bilmem nereye on dakika" diye sokuşturulması akabinde özel dört tekerli aracına güvenip toplu ulaşımı cılız olan dağ başlarına yerleşip oradan işine gidip gelme, bu sırada da olağan şartlarda rahat seyahat edilecek yerlerde de rahatsız edici miktarda trafik oluşturma gibi sonuçlarla hayatımıza müthiş katkılar yapıyor.

Bu zincirleme görmemişlik, aptallık ve duyarsızlık bileşiminden hak etmedikleri nispette en çok zararı ise toplu taşıma kullanan ya fakir, ya nispeten akıllı ya da hem fakir hem de nispeten akıllı insanlar görüyor.

Bu bahsettiğim sorunların temel çözümü böylesine büyük bir şehirde dört tekerde tek beden taşırken hepimizin hakkını gasp eden aptalları trafikten çıkarmak değil midir? Ama bu işin rantı yok ki... Kim neden sahiplensin, değil mi? O nedenle bize muhteşem bir rant haberi veren başka bir sivri zekalı insan grubu İstanbul'a üçüncü köprüyü layık?! gördü.

Az önce bahsettiğim aptallıklarla ilgili sayısal değerleri de görebileceğiniz haberi bir okumanızı tavsiye ediyorum; aşağıdaki paragraf yapılan dangalaklığı çok iyi gözler önüne seriyor:



İstanbul'un ilk boğaz köprüsü 1973'te, ikincisi 1988'de açıldı. O zaman gösterilen gerekçeler, iki kıta arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak ve trafik sorununu çözmekti. Ama sorun daha da içinden çıkılmaz hale geldi.

Köprüler trafiği azaltmıyor, aksine kendi trafiklerini yaratıyor çünkü taşıdıkları yolcu değil araç. 1. Köprü açıldıktan bir yıl sonra Boğazı geçen insan sayısı yüzde dört artarken  Boğazı geçen araç sayısı yüzde 200 arttı.

İkinci Köprü açıldıktan sonra bugüne kadar, Boğazdan geçen insan sayısı yüzde 170 artarken Boğazdan geçen araç sayısı yüzde 1180 arttı.





BİANET'te yazının devamını okuyabilirsiniz. Toplum olarak ne kadar moron olduğumuza şaşıracaksınız.


Kaygılarımla.



Hiç yorum yok: