Bir Allahsızın Şarap Tefekkürü


Geçtiğimiz günlerde Gogoystadt kaynaklı bir saçmalık içinde milli içkimiz ayrandır gibi bir cümle vardı. Canım yaaaa, her şey düşünüz bitanemiz. Yıllardır  RTS videosu izleyenlere bile sorsanız bu kadar mikro görmemişsinizdir. Dragoon'lara harmandalı oynatırken öteki tarafta içi boş Carrier'larla sazan Ghost avına çıkıp aradan Reaver'ları adamın exp'inin orta yerine sokuşturmuş bir Protoss oyuncusunun üstüne bir de tek DarkTemplar'la ikinci exp'teki bütün SCV'leri doğrayıp binalara yöneldiğini ve tek Observer ile Overlord'lara yakalanmadan haritadaki Zerg'ün donuna kadar öğrendiğini hayal edin. Bir eline de hamburger verseniz hazreti başbakanımızın micromanagement yeteneğinin ve APM'sinin yarısına gelmez. Her şeye yetişiyor bizim Übermensch...

Neyse ayranı sallayın şimdi, sonra için. Hah tamam, güzel. Bu toprakların içkisi rakıdır falan diyenler de çıktı. Ama daha önemlisi ne biliyor musunuz? Bilmem kaç bin yıldır buralarda şarap yapılıyor. Benim gibi şarapla amatör olarak ilgilenen, okuyan kendi çapında (bel çevresi değil) şarap tatmaya çalışan, okuyan öğrenen birisi bile Anadolu'ya özgü on tane üzüm çeşidi sayabiliyor. Ticari olarak yetiştirilenler ise yüzün üzerinde, kayıtlara geçmişin sayısından ise pek emin değilim.

Türkiye dünya üzüm üretiminde önemli oyunculardan. Bağ alanı açısından dördüncü (iki ve üçüncüyle aradaki fark büyük değil), üretilen üzüm miktarı açısından ise altıncı sıradayız (yedinci üçte ikimiz nispetinde üretiyor). Konuya hakimiyetimiz elbette fındık kadar değil, ama çok büyük üreticiyiz. En nihayetinde üzümün ve şarabın binlerce yıllık anavatanında yaşıyoruz.

Bu bereketli ve bitkinin ve insanın çeşidinden geçilmeyen topraklarda ise maalesef İslam gibi bir mesele mevcut. Bu mesele genellikle kendisiyle aynı fikirleri ve değerleri paylaşmayanlara pek iyi davranmamasıyla meşhur. Elbette Hristiyanların İsa'nın kanı metaforunda kullandıkları şarap İslam'da alkollü içecek olduğu için tu kaka.

Ne kadarıyla rakı yapıldığını bilmiyorum ama memleketimizde üretilen tüm üzümün %3'ünden şarap yapıldığını biliniyor. Bunun yanında diyelim ki hobi olsun diye bir bağlık alan alıp üretim yapacaksınız, mülki idare doğrudan "zeytinlik yapsanıza siz burayı" telkinlerine başladığını da biliniyor.

Bildiğiniz para işletip paradan para kazanmayı farklı kisvelerde meşrulaştıran Müslümanlar tamamen doğal (a.k.a. Allah'ın işi) fermantasyonu günah sayıyorlar. Bir de manevi değerleri var ki pek çıtkırıldım, menzil gözetmeksizin rencide oluyorlar, üflemesen bile sönen mum gibi.

Kapitalizmin çarkına bu kadar girmiş ve bankacılığı bile helal yapıyorum diyerek vicdan mastürbasyonlu meşrulaştırma yapan Müslümanlar üzümlerimizi çok daha ticari hale getirebileceğimiz bir yöntemi de böyle böyle reddediyorlar.

Burada şaraplarını da afiyetle tattığım bir firmanın kuruluşuyla ilgili hikayede karşımıza çıkan sözler (dikkat etmek lazım tabii, malum, medya çarpıtır, söylediği iddia edilen kişiye ait olmayabilir bu sözler ama duymayı bekleyeceğiniz sözlerdir. İçinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılık aroması da var) bir zihniyeti özetler nitelikte:

Şarap fabrikasını çok olumsuz buluyoruz. Halkımızın maddi geleceğine de katkısı olacağına inanmıyorum. Üzümlerimiz meşru olmayan bir yere gidecek. Kaldı ki fabrika Fransız ortaklığında kuruluyor. Yabancıların içimize girip bu tür tuzaklarla bizi çok karanlık noktalara götürdüklerini düşünüyoruz. Bunu olumsuz buluyoruz. Parti olarak fabrikanın kurulmaması için imza kampanyası başlattık.

İslam, fikir ve ifade özgürlüğü, kadın hakları ve inanç özgürlüğünün yanı sıra şarapçılığı da öldürüyor.

Ben Allahsızım; ateist demek istemiyorum zira bu bir ideoloji değil ben de ideolog değilim. Ateizm sıklıkla bir ideoloji olarak görüldüğü için bundan sa sıyrılıp, İbrahimî dinlere de atıfta bulunarak daha net, daha çetrefilsiz bir sözcük olarak Allahsız diyorum kendime. Kendi kendime vardığım bir sonuç. Oturup üzerine laf çevirmede oynamam, başkasına benimsetmeye çabalamam; sadece sorarsa anlatırım.

Çok basit ahlaki değerlerim vardır, beş yaşındaki bir çocuğa bile hepsini anlatabilirim ve asla ezber yoktur. Hepsi hayatın içinden gelir. Erdem ölçütlerim de basittir, herkesle paylaşabilirim; karmaşık değildir insanın insanlıkla en büyük imtihanlarını en yalın halleridir. İyiye, doğruya ve güzeledir mesela gittiğim her yol. Kimseye hayatı zindan etmemektir.

Sözün özü, toplumun sevmediği insanlardan sayılıyorum sadece çoğunlukla aynı kanaatlere varmadığım için. Belki ben yanlışım belki onlar; ama bu benim onlara üzerinde uzlaşabileceğimiz bir bilgi ve idrak düzeyinde birbirimize zarar vermeden yaşayabileceğimizi görüyorum. Fakat maalesef dahil olmadığım ve beni de bu anlattığım son şeylerden dolayı nasıl davrandığıma bile bakmadan nefret odağına alabilecek bazı grupların hayata, insanlığa ve hatta bir coğrafyanın binlerle yıllık kültürüne karşı işlemeye yeltendiği cinayetler canımı sıkıyor.

Budur.


Hiç yorum yok: