Kendinden, Kendimden Kıskanmak Sanki

Aslında kıskanç birisi değilimdir. Çok umursamam benimle değilken kim ne yapmış, hangi sıfatı almış hangi madalyayı takmış. Sadece yaşamış olmak için yaşıyorum desem altı dolar cümlenin de fazla taşmaz sağa sola.

Zaten kimi, neyi kıskansan sonu var bir şekilde, çok da azap vermiyor böylesine yaşamak. Neyin noksanlığını, fakirliğini çeksen, acısının dineceği bir nokta var. Patlayana kadar yesen, en seçkin, ömrün boyunca bir kere girsen geri kalanını hesabı ödemek için harcayacağın lokantalar anlamlarını yitiriyor. En ele avuca gelen, cazibeli kadına taksan kafayı da sevdiğine suikast planları düşünsen, ilk orgazma kadar yaşar en fazla onun da fantezisi. Sonrasında o da artık olur diğerleri gibi.

Eh anlamı yok madem kıskanmanın, sonunu bildiğin sürece, çok yük olmaz noksanlıklar insana, desem de inanma. Sen yoksun ya hani, o biraz zorluyor beni. Peki ya olsan ne değişecek? Bunu da sordum kendime. Gördüm ki kıskanmamak yalan. Gördüğüm gözden, öptüğüm dudaktan kıskanmak ne kelime, fikrine oltayı atsam, ipi çeken elimden kıskanırım, cismini görmeden çok önce.

Tarifsiz acılar değil, tarifi mümkün fakat idrakı zor olan mânâlar yükledim sana. Ne yalan diyeyim, ben bile sebebinden emin değilim.


Hiç yorum yok: