Muhteşem Bir Yıl Dilerim


Değerli dostlar, takipçiler, inceden bıçak bileyenler ve dünyanın geri kalanı. 2010 yılı için de her yıl olduğu için bir tebrik kartı çekimi yaptım. Bu defa görüntü biraz farklı. Artık Avatar mavisi mi dersiniz ne dersiniz, orasını siz bilirsiniz (filmi de 2011'e kadar izlemeyi düşünmüyorum). Umarım bu yılki fotoğrafı beğenirsiniz.





Bu yılın fotoğrafını Microsoft tarafından düzenlenen yeni yıl eğlencesinde (kabul edin, geçen seneki fotoğrafın çekildiği ortam olan Debenhams vitrininden daha makul bir yer) Kurumsal İletişim Müdürü Murat Yağcı'nın D90'ıyla çektim. Lens ise Nikon 14-24mm AFS f/2.8 G ED. Önceki fotoğrafları görmek için buradaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.


Herkese muhteşem bir yıl dilerim.


Güle Güle Şekerim!


Besin olarak fazlaca tükettiğim şeyleri kendime yasaklamaya devam ediyorum. En son hedef ise şeker. Yakında olay Japon mutfağına dönebilir tabii ama adım adım gideceğiz.

Birkaç gün oldu, kahveye attığım şekerden tutun da yediğim tatlıya, yani herhangi bir yapay kaynaktan şeker almıyorum. Sadece meyve ve gözümün önünde sıkılan meyve suyundan şeker alıyor durumdayım. Zaten her yol glikoz, onu da elde ederken vücudu biraz yoralım bari. :)

Zor Olmuyor mu? 

Açıkçası hayır, zira en fazla şeker aldığım nokta olan meşrubatların önemli bir kısmını zaten tüketmiyordum (kola ve gazoz türevleri) ve sindirim sistemimi bozduğu için yapay tatlandırıcılı türevlerini (sözde diyet ürünler) de kullanmıyordum. Ek bunun üzerine tatlı veya çikolata yememek veya arada içtiğim buzlu çayımsı içeceklerden vazgeçmek çok zor olmuyor. Eh iş yerinde de Aynur Abla kahveyi artık şekersiz getiriyor.

Sırada Ne Var? 

Belki de sonraki adım un ve unlu mamuller olabilir. Zaten bunların şekerli türevlerini tüketmiyorum (pasta, çöreklerin bir kısmı ve tuzlu olmayan mamuler), yavaş yavaş onlardan da vazgeçerek daha iyi yeme şekli oluşturabilirim. Tuz konusunda, elimde meşrubat olarak sadece ayran kaldığı için herhangi ciddi bir adım atmam zor ama azaltırım herhalde.

Bu arada bu "bıraktım"lar "Türk bıraktımı" değil; bildiğiniz "0" (sıfır, zero, null).

Amacın Ne?

Amacım, diyet yapmak falan değil; tamamen yaşam tarzımı değiştirmek. :) Bunları kendimden nefret etmeme sebep olacak güdülenmeler nedeniyle yapmıyorum, tamamen yapılabileceğini kanıtlamak için yapıyorum. Ha bir de beni tanımayanların "ay bu şişko ve iradesiz bir insan" önyargısını feci şekilde baltalamanın eğlencesini de yaşamak istiyorum. İradem yerindedir az çok. Mesela şimdiye kadar kimseyle fiziksel mücadeleye girmemiş olmam bunun kanıtı olsa gerek. En nihayetinde, embesil önyargılara sahip olanları da psikolojik olarak "döve döve" yola getirmeyi tercih ediyorum.

İzmir'in Kavakları

Kendisine sözde liberal diyen dallamavari yaratıkları anlamak zor. Gerçekten halkların hakça ve kardeşçe yaşaması için insanların bireysel ve toplumsal özgürlüklerini onlara geri vermeye çalışan insanlardan bahsetmiyorum. Bu elbette liberalliğin sözlük tanımı. Benim derdim, kime, nerede ve nasıl hizmet ettiğini bilmeyen şuursuzlarla.

Şimdi neymiş efendim, İzmir falanca halkın düşmanıymış, faşistlermiş, falan filan. Arkadaşım, her memleketin, mahallenin ve yaşam bölgesinin kendi halkından gelen bir yaşam tarzı vardır. Buraya gelen insanın o yaşam tarzına uyması, değiştirecekse de yavaş ve rahatsız edici olmayan bir biçimde, uzunca bir süreç içinde, çoğunlukla gittiği yere uyan, kendinden de bir şeyler katar biçimde yeni bir kültürün oluşmasına katkı yapması gerekmez mi? Dağdan gelip bağdakini kovmak diye bir deyim var ama, konuyu çokça saptıracağı için hiç sarf etmiyorum. Roma'da Romalılar gibi yaşamak lazım. Eh, kendi yaşamına tecavüz edecek biçimde bir başka tarzı ortaya koyarsanız, elbette sizden nefret edilir. Ben uzun saçlıyım, tutucu salakların bir araya geldiği bir mahalleye gittiğimde çok hoş bir muamele görmüyorum. Hem bunların sayısı çok daha fazla; bunu da konuşsak ya.

Nedense kendisine liberal diyen bu salaklar, aşağıda anlatacağı gruba mensup insanların mahallelerinden tutun da ilkenin kanunlarına kadar sirayet eden "Türk toplumu ve aile yapısı" martavalına sığınıp özgürlükleri kısıtlamaya yönelen yaratıkları görmezden geliyor. Umarım gerçek liberaller bu tür salakları aralarından eleyebilir.

Bu zihniyeti destekleyen ve haliyle aradan kendisini aklamaya çalışan, din taciri sivri zekaların hizmetkârları var. Bu şeref noksanlığına sahip yaratıkların vükela içinde ve tayfasında bulunanlarının yaptıklarından hiçbir ders almayan salaklar ısrarla bunlara hizmet ederek, en ufak fırsat verildiğinde güya kendi çevrelerinde duydukları rahatsızlıkları gidermek için "bizim toplum yapımıza ters" diyerek birçok görünmez yasağı kanunlaştırmak için hazırda beklediklerini de unutabilmek nedir, uygun sıfatı siz düşünün. Adam zaten toplumsal baskı ve dinî korkutma taktikleriyle toplumu hizaya getiriyor. Eh İzmir'i ve İzmir gibi yerleri (İstanbul'un Kadıköy'ü diyelim, benzerlerini siz anlayın) hizaya getiremediği için bu şekilde ötekileştirerek toplumun geri kalanını kullanıp onları boğmaya çalışıyor.

Gidin kendinizi boğun, beyinsiz fareler.