Zırva Tombalasında Yeni Dönem
Ecnebilerin bullshit bingo tabir ettiği, dilimize de benim zırva tombalası olarak çevirdiğim (ego kusup "kazandırdığım" diyecektim, hadi yine iyisiniz) kavramının kullanımı memlekette aldı başını gidiyor. Sürekli yeni ecnebice sözcükleri özgün dilinde okunduğu gibi yazıp dilimize kazandıran iş kolları, bu sözcükleri temsilcilerine gönderttikleri bildirimlerde de sıkça cümle içinde kullanıyorlar ve daha beter bir nefret ve tiksinti oluşmasını sağlıyorlar. Elbette bu tiksinti üreten sözcüklerin arasında hâlihazırda Türkçede bulunanlar da var.
En son bombalar arasında girişimciliği teşvik eden inanılmaz kafalı şirketlerden bahseden basın duyuruları şu sıralar başı çekiyor. Bunları duydukça da şevkine bir, müşevviğine iki şeklinde içimden veya yer yer dışımdan saydırıyorum. Sanırsınız ki bu memlekette daha evvelden hiç müteşebbisler olmamış, yirmi birinci yüzyılın ilk on yılını devirdiğimiz gibi etrafta girişimciler bitmeye başlamış. Dil pelesengi haline dönen girişimci kavramına ne kadar kussak az tabii. Ama güzel tarafı yabancı kökenli bir sözden Türkçe köklü bir başkasına, bilerek veya bilmeyerek, geçiş yapılmış olması.
Sadece modayı takip edebilecek kadar akıl fakiri olanların ağzına yapışan bir başka benim vizyonum var! sözcüğü de elbette inovasyon. Yenileşim veya yenilenme gibi sözcükler çok banal (sondaki l harfi mideyi kaldıracak ve Fransızcadan alındığı gani gani belli olacak biçimde biçimde ince okunacak) olduğu için büyük bir keşifle! dilimize katıştırılan bu sözcük, yüzyılın iş kültüründe olmazsa olmazlar arasında elbette yer edecek, icraata bakıldığında genellikle araklamak veya yapılmışı tekrarlamak anlamında olsa da...
Zırva tombalası çağa ayak uyduruyor arkadaşlar. İkinci çinko çoktan dendi, ilk tombala diyene benden neler gelecek neler. Aklınız durur.
SSD ile Güzel Günler
.
Geçtiğimiz haftalarda aldığım ve hayrını görmeye devam ettiğim dizüstü bilgisayarım Daito için bazı güncelleştirmelerin yolda olduğundan bahsetmiştim. İşin güzel tarafı, bellek yükseltme işlemi sorunsuz şekilde çalıştı; makine içindeki 2 GB'lık modülü çıkartıp 4 GB'lık olanı taktım. Sony bu modellerde 4 GB belleği de ana karta lehimli sunuyor. Sonuçta kırh eder! değil 8 GB'a geldi toplam bellek. Manyak mısın olm? diyen arkadaşlar için, tamamen sanal makineleri rahat çalıştırabilmek için alınmış bir önlem olduğunu söylemeliyim.
Failatün Failün
Gelelim disk yükseltme operasyonuna: Maalesef 7200 d/d hızındaki Seagate Momentus, bilgisayarımda çalışmamayı tercih etti. Sanırım bir güç sorunu oldu ve 7200 d/d diski çalıştıracak güç kablodan geçemedi. İşletim sistemi kurulana kadar her şey güzel giderken ilk yeniden başlatma esnasında (farklı işletim sistemlerinde denedim) disk okuma hatası geldi. Kafaya fazla takmadım zira hızlı bir yedekleme diskine de ihtiyacım her halükârda olacaktı.
Esas Yükseltme...
Baktım böyle olmuyor, sistemi SSD'ye terfi ettirmeye karar verdim. Dertsiz tasasız, sistemimde çalıştığına emin olduğum SandForce destekli bir katı depolama birimi seçtim. Açıkçası gönlüm OCZ'den yanaydı ama neredeyse bire bir aynısı olan Team isimli üreticinin sürücüsünü tercih ettim (dağıtıcı şirketin stoğunda OCZ kalmamıştı).
İki haftada, çıkan başka disk sorunları nedeniyle olanları da katınca dördüncü sistem kurulumumu yaparken artık bitkin düşmüştüm ama en nihayetinde sistem birazcık! hızlanmıştı. Açıkçası aradığım OCZ'nin (Vertex 2) piyasada kalmamasının sebebi SATA 3 desteğiyle gelecek ürünler olabilir. Dizüstü bilgisayarda yeni teknolojinin marjinal faydası pek az olacağı için çok da takıldığım bir mesele değil.
Önemli bir nokta
Elbette sistemin açılış ve kapanış hızları çok yükseldi. Fakat yaptığım anlamsız bir deneyi burada aktarayım:
SSD yaklaşık 250 MB/s ile okuyup yazsa sistemi bekleme konumuna (hibernate) sokup geri getirmek, sistemde 8 GB bellek olduğunu düşünürseniz, 2x32 saniye sürüyor. Eğer çalışma ortamınızı saklamak gibi bir derdiniz yoksa sistemi açmak 15 kapamak 10 saniye sürerken hazırda bekletmeyi tercih etmeyin. :)
.
Geçtiğimiz haftalarda aldığım ve hayrını görmeye devam ettiğim dizüstü bilgisayarım Daito için bazı güncelleştirmelerin yolda olduğundan bahsetmiştim. İşin güzel tarafı, bellek yükseltme işlemi sorunsuz şekilde çalıştı; makine içindeki 2 GB'lık modülü çıkartıp 4 GB'lık olanı taktım. Sony bu modellerde 4 GB belleği de ana karta lehimli sunuyor. Sonuçta kırh eder! değil 8 GB'a geldi toplam bellek. Manyak mısın olm? diyen arkadaşlar için, tamamen sanal makineleri rahat çalıştırabilmek için alınmış bir önlem olduğunu söylemeliyim.
Failatün Failün
Gelelim disk yükseltme operasyonuna: Maalesef 7200 d/d hızındaki Seagate Momentus, bilgisayarımda çalışmamayı tercih etti. Sanırım bir güç sorunu oldu ve 7200 d/d diski çalıştıracak güç kablodan geçemedi. İşletim sistemi kurulana kadar her şey güzel giderken ilk yeniden başlatma esnasında (farklı işletim sistemlerinde denedim) disk okuma hatası geldi. Kafaya fazla takmadım zira hızlı bir yedekleme diskine de ihtiyacım her halükârda olacaktı.
Esas Yükseltme...
Baktım böyle olmuyor, sistemi SSD'ye terfi ettirmeye karar verdim. Dertsiz tasasız, sistemimde çalıştığına emin olduğum SandForce destekli bir katı depolama birimi seçtim. Açıkçası gönlüm OCZ'den yanaydı ama neredeyse bire bir aynısı olan Team isimli üreticinin sürücüsünü tercih ettim (dağıtıcı şirketin stoğunda OCZ kalmamıştı).
İki haftada, çıkan başka disk sorunları nedeniyle olanları da katınca dördüncü sistem kurulumumu yaparken artık bitkin düşmüştüm ama en nihayetinde sistem birazcık! hızlanmıştı. Açıkçası aradığım OCZ'nin (Vertex 2) piyasada kalmamasının sebebi SATA 3 desteğiyle gelecek ürünler olabilir. Dizüstü bilgisayarda yeni teknolojinin marjinal faydası pek az olacağı için çok da takıldığım bir mesele değil.
Önemli bir nokta
Elbette sistemin açılış ve kapanış hızları çok yükseldi. Fakat yaptığım anlamsız bir deneyi burada aktarayım:
SSD yaklaşık 250 MB/s ile okuyup yazsa sistemi bekleme konumuna (hibernate) sokup geri getirmek, sistemde 8 GB bellek olduğunu düşünürseniz, 2x32 saniye sürüyor. Eğer çalışma ortamınızı saklamak gibi bir derdiniz yoksa sistemi açmak 15 kapamak 10 saniye sürerken hazırda bekletmeyi tercih etmeyin. :)
.
Kandil Mesajım
.
Kaçınılmaz biçimde hayal kahramanlarından medet umacağınız bu güzel günde aklınıza muğlak ve çelişkili ifadelerle değil Tolkien gibi ustanın betimlemeleriyle kazınmış olanlara öncelik verin.
Teşekkürler.
.
Kaçınılmaz biçimde hayal kahramanlarından medet umacağınız bu güzel günde aklınıza muğlak ve çelişkili ifadelerle değil Tolkien gibi ustanın betimlemeleriyle kazınmış olanlara öncelik verin.
Teşekkürler.
.
Hoş Geldin Daito
Ara sıra bu işlere çok mu para harcıyorum diye durup düşünüyorum ama açıkçası işim ve hayatımın bir kısmı bilgisayarlar olduğu için giden paraya çok da acımıyorum. Bir Jerry Pournelle okuru olarak bilgisayarlarına isim vermeyi adet edinmiş kullanıcılardanım. Zamanında bana en büyük teknoloji sıçramasını yaratmış olan Miyamoto isimli bilgisayarıma ithafen yeni makineme Japoncada uzun kılıç anlamına gelen Daito ismini verdim.
Uzatmadan esas heyecanlı kısmına geleyim: Teknik özellikler. Sony'nin marifeti olarak yeni S serisinde dar alanda çok fazla yetenek sıkıştırılması söz konusu. Serinin en donanımlı modeli olan VPCSB1B9E/B üzerinde Intel'in tümleşik grafik işlemcisine de sahip olan ikinci nesil Core i7 2620M mevcut. Turbo Boost ile 3,4 GHz'i gören işlemcide Hyper-Threading'le dört izlek çalıştırabilen çift çekirdek ve 4 MB üçüncü seviye ön bellek mevcut. Tabii ki değiştirilebilir grafik işlemcisi desteğiyle bu makineyi gizli bir canavara dönüştüren AMD Radeon HD 6630M ekran kartını da unutmamak lazım. Hepsi 1,7 kilogram içinde. Tüm ayrıntıları buradan görebilirsiniz.
Taşınan hayat
Ana çalışma ortamım olan bu makine sayesinde işimi gücümü her yere taşıyabileceğim. Açıkçası yakın arkadaşlarımın bildiği üzere bilmemkaç yıldır masüastü bilgisayarım yok (ah evet ofislerimde var, kişisel işlerim hep dizüstü bilgisayarla yürüyor). O nedenle taşınabilir hayata bir kere alışınca evden çıkarken yanınıza alamadığınız iri kasanızı aklınızda zarar hanesine yazmaya başlıyorsunuz.
Güncellemeler yolda
Ürünle ilgili memnuniyetsizlik hissettiğim tek nokta üzerinde gelen 5400 d/d hızındaki sabit disk. arkadaş o kadar para veriyorsun SSD yok, geçtim 7200 d/d mekanik disk de yok... Neyse bu yarın (2 Haziran) arızayı gideriyorum. Teknobiyotik.com'dan verdiğim tek disk ve çift kafalı Seagate Momentus 7200.4 elime ulaşıyor. Sıfırdan tekrar sisem kuracağım ama dert değil. Zaten disk değiştireceğim için BitLocker güvenlik sistemini de etkinleştirmemiştim.
Ah tabii saplantılı olmak zor zanaat, üründeki belleği de 6 GB'tan 8 GB seviyesine çıkartıp birden fazla sanal makineyi rahat çalıştırabilmek istiyorum (marjinal faydası yok ama saplantılıyım). Bu makinede sadece bir bellek yuvası var; 4 GB DDR3 1333 MHz bellek anakarta lehimli geliyor, diğer yuvaya da 2 GB takıp gönderiyorlar. İşin güzel tarafı, tek kapak açarak bellek yuvası ve sabit diske erişebiliyorsunuz. Vaio SZ'de disk değiştirmiş birisi için bunun ne denli bir nimet olduğunu bilemezsiniz.
Sonuç olarak...
Ailenizin sevimli manyağı yeni oyuncağına kavuştu ve kendisine ürettiği dertlerle cebelleşiyor.
Ama çok eğlenceli, valla bak!..
Uzatmadan esas heyecanlı kısmına geleyim: Teknik özellikler.
Taşınan hayat
Ana çalışma ortamım olan bu makine sayesinde işimi gücümü her yere taşıyabileceğim. Açıkçası yakın arkadaşlarımın bildiği üzere bilmemkaç yıldır masüastü bilgisayarım yok (ah evet ofislerimde var, kişisel işlerim hep dizüstü bilgisayarla yürüyor). O nedenle taşınabilir hayata bir kere alışınca evden çıkarken yanınıza alamadığınız iri kasanızı aklınızda zarar hanesine yazmaya başlıyorsunuz.
Güncellemeler yolda
Ürünle ilgili memnuniyetsizlik hissettiğim tek nokta üzerinde gelen 5400 d/d hızındaki sabit disk. arkadaş o kadar para veriyorsun SSD yok, geçtim 7200 d/d mekanik disk de yok... Neyse bu yarın (2 Haziran) arızayı gideriyorum. Teknobiyotik.com'dan verdiğim tek disk ve çift kafalı Seagate Momentus 7200.4 elime ulaşıyor. Sıfırdan tekrar sisem kuracağım ama dert değil. Zaten disk değiştireceğim için BitLocker güvenlik sistemini de etkinleştirmemiştim.
Ah tabii saplantılı olmak zor zanaat, üründeki belleği de 6 GB'tan 8 GB seviyesine çıkartıp birden fazla sanal makineyi rahat çalıştırabilmek istiyorum (marjinal faydası yok ama saplantılıyım). Bu makinede sadece bir bellek yuvası var; 4 GB DDR3 1333 MHz bellek anakarta lehimli geliyor, diğer yuvaya da 2 GB takıp gönderiyorlar. İşin güzel tarafı, tek kapak açarak bellek yuvası ve sabit diske erişebiliyorsunuz. Vaio SZ'de disk değiştirmiş birisi için bunun ne denli bir nimet olduğunu bilemezsiniz.
Sonuç olarak...
Ailenizin sevimli manyağı yeni oyuncağına kavuştu ve kendisine ürettiği dertlerle cebelleşiyor.
Ama çok eğlenceli, valla bak!..
Doğmamış çocuğa kader biçmek
Birisi hamile fotoğrafının altına "ele gelsin, tosun tombalak olsun" yazmış.
Tabii, sonra hayatı cehenneme dönsün, ailesi dahil herkes onu hayattan bezdirene kadar telkinlerde bulunsun, dalga geçsin, süründürsün, hayattan geri bıraksın. Oldu. Ya salaksınız ya da şuursuz. Sonra da eğer hakikaten tam bir kaybeden haline gelmezse "vay be bütün bunlara rağmen hayata tutundu bizim zavallı" bakışı atsınlar, garipsesinler; küfreder gibi tebrik etsinler. Ama samimi bir hareket yapıp ikiyüzlülüklerini itiraf da eder bunlar, önemli olan iş güzelliğidir ama nedense sizin nispeten onurlu ve erdemli davranışlarınız sizi bir yere getirmez. Aşırı kontrollü davranışlarınız kefallere prim veren toplum sisteminiz tarafından cezalandırılır. Gidin kendinizi becerin dangalaklar!
Neyse ki obezitenin tedavisi var, salaklığın ve şuursuzluğun ise maalesef yok.
Tabii, sonra hayatı cehenneme dönsün, ailesi dahil herkes onu hayattan bezdirene kadar telkinlerde bulunsun, dalga geçsin, süründürsün, hayattan geri bıraksın. Oldu. Ya salaksınız ya da şuursuz. Sonra da eğer hakikaten tam bir kaybeden haline gelmezse "vay be bütün bunlara rağmen hayata tutundu bizim zavallı" bakışı atsınlar, garipsesinler; küfreder gibi tebrik etsinler. Ama samimi bir hareket yapıp ikiyüzlülüklerini itiraf da eder bunlar, önemli olan iş güzelliğidir ama nedense sizin nispeten onurlu ve erdemli davranışlarınız sizi bir yere getirmez. Aşırı kontrollü davranışlarınız kefallere prim veren toplum sisteminiz tarafından cezalandırılır. Gidin kendinizi becerin dangalaklar!
Neyse ki obezitenin tedavisi var, salaklığın ve şuursuzluğun ise maalesef yok.
Aykut Barka, İlim, İrfan
Japonya'daki deprem yine gündemimizi değiştirdi ama nadiren kamu yararı anlamında işe yarayan bir yönde değiştiği için yine alakasız şeyleri konuşuyor, kendi altımızda gezinen tehlikeyi çok az konuşuyoruz. Nasıl olsa ne olacaksa olacak, Allah öyle istediği veya kader yazdığı için öyle olacağına dair inanç asla sarsılmayacak. Hiçbir önlem almadan takdiriilahi diyerek geçeceğiz.
Bu sabah Kadıköy'den Eminönü'de Prof. Dr. Aykut Barka isimli vapurla geçtim. Aykut Barka, 1 Şubat 2002'de öldüğünde şu an benim ve bilmem kaç milyon kişinin üzerinde yaşadığı Kuzey Anadolu Fay Hattı konusunda en uzman kişiydi. Elbette diğer meslektaşları şimdi onun bildiklerinin üzerine bir şeyler koyarak deprem üzerine daha fazla bilgi derlemeye devam ediyorlar. Sabahın yedisinde yahu bu adam ne demişti diye düşünmeye başladım. Açtım (cep telefonunu) başladım okumaya.
Aykut Barka bir müneccim değil bilim insanıydı. İlim ve fen dendiğinde devreye giren bilgi ve bulgulardan bir değerlendirme yaparak bir sonraki adımı tahmin etmek konusunda da başarılı bir insandı. Fay hareketlerini inceleyerek yaptığı çalışma sonrasında 1999 yılında iki bilim insanıyla birlikte bu adreste bulabileceğiniz makaleyi de yayınlamış, sonraki kırılmanın İzmit tarafında ve çok yakın zamanda olabileceğini söylemişti.
Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Aykut Barka bir bilim insanıydı. Tamamen doğrulaması yapılabilen bilgi ve bulgularla belirli bir sistem içinde fikrî sonuçlara ulaşan ve bunları tartışmaya açan birisiydi. Ortaya garip kılıklarda düşüp tanrıyla konuştum, bana kitap gönderdi, size selam söyledi, kurtuluşunuz bende, bunlar günah, falancalar yasak diyen birisi değildi. Bildiğiniz, düz, insandı işte. Araştırmalarının sonuçları iki defa kendisini gösterdi, zaten bu konuda evvelki verilerle hareket ediyordu. Şimdi ise sırada ne var biliyor musunuz? İstanbul.
İşin ucunu Allah'a peygambere bağlamadan önlemlerimizi alırsak ölü sayısı çok azalacak. Yok takdiriilahi, bize bir şey olmaz evelAllah falan diyecekseniz hakikaten katmerli s*çtığımızın resmidir. Önlemi alalım, sonra söz yine Allah, peygamber falan feşmekân, babalar gibi dem vurursunuz. Hakikaten daha az sataşacağım. Hadi, ne olur. Bakın (bir kısım zavallının tabiriyle) elin "Allah'sız Japon'u" nasıl önlemler almış, depremle yaşamayı öğrenmiş. Tsunami bu kadar şiddetli vurmasa neredeyse deprem nedeniyle can kaybı bile olmayacak.
Japonya demişken, camdan atlayan tek örneklik insanın Türk olması aslında boşa konuştuğumu ispatlamaya yetiyor. Kime konuşuyorum?
Bu sabah Kadıköy'den Eminönü'de Prof. Dr. Aykut Barka isimli vapurla geçtim. Aykut Barka, 1 Şubat 2002'de öldüğünde şu an benim ve bilmem kaç milyon kişinin üzerinde yaşadığı Kuzey Anadolu Fay Hattı konusunda en uzman kişiydi. Elbette diğer meslektaşları şimdi onun bildiklerinin üzerine bir şeyler koyarak deprem üzerine daha fazla bilgi derlemeye devam ediyorlar. Sabahın yedisinde yahu bu adam ne demişti diye düşünmeye başladım. Açtım (cep telefonunu) başladım okumaya.
Aykut Barka bir müneccim değil bilim insanıydı. İlim ve fen dendiğinde devreye giren bilgi ve bulgulardan bir değerlendirme yaparak bir sonraki adımı tahmin etmek konusunda da başarılı bir insandı. Fay hareketlerini inceleyerek yaptığı çalışma sonrasında 1999 yılında iki bilim insanıyla birlikte bu adreste bulabileceğiniz makaleyi de yayınlamış, sonraki kırılmanın İzmit tarafında ve çok yakın zamanda olabileceğini söylemişti.
Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Aykut Barka bir bilim insanıydı. Tamamen doğrulaması yapılabilen bilgi ve bulgularla belirli bir sistem içinde fikrî sonuçlara ulaşan ve bunları tartışmaya açan birisiydi. Ortaya garip kılıklarda düşüp tanrıyla konuştum, bana kitap gönderdi, size selam söyledi, kurtuluşunuz bende, bunlar günah, falancalar yasak diyen birisi değildi. Bildiğiniz, düz, insandı işte. Araştırmalarının sonuçları iki defa kendisini gösterdi, zaten bu konuda evvelki verilerle hareket ediyordu. Şimdi ise sırada ne var biliyor musunuz? İstanbul.
İşin ucunu Allah'a peygambere bağlamadan önlemlerimizi alırsak ölü sayısı çok azalacak. Yok takdiriilahi, bize bir şey olmaz evelAllah falan diyecekseniz hakikaten katmerli s*çtığımızın resmidir. Önlemi alalım, sonra söz yine Allah, peygamber falan feşmekân, babalar gibi dem vurursunuz. Hakikaten daha az sataşacağım. Hadi, ne olur. Bakın (bir kısım zavallının tabiriyle) elin "Allah'sız Japon'u" nasıl önlemler almış, depremle yaşamayı öğrenmiş. Tsunami bu kadar şiddetli vurmasa neredeyse deprem nedeniyle can kaybı bile olmayacak.
Japonya demişken, camdan atlayan tek örneklik insanın Türk olması aslında boşa konuştuğumu ispatlamaya yetiyor. Kime konuşuyorum?
Dünya Emekçi Kadınlar Günü İçin...
.
Çeşitli yerlerde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle kendine ottan b*ktan hediyeler gelen hanımların sevinç çığlıkları içinde internete koştuğunu görüp mide bulantısı yaşıyorum. "İykiğ kadınığzz", "günüğmüzz kutlu olsuğğnn" nidaları kadar günün anlamını aşındıran ve hatta yok eden bu şuursuzluk karşısında sessiz kalamıyorum. En son bir yerlere şunun gibi bir cümle yazdığımı hatırlıyorum. Aklınızda bulunsun:
Değerli hanımefendiler; Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle sadece çiçek (ölü bitki) veya boş bir tebrik alıyorsanız size bu çiçeği veya tebriği veren kişi veya kurumla olan ilişkinizi, sadece bununla mutlu oluyorsanız da kendinize olan saygınızı sorgulayınız.
Zira bu durum, toplum içinde hâlâ ısrarla geride bırakılıyor olmanıza ve sizi mutlu edecek şeyin daha fazla hak ve eşitlik yerine bir demet ölü bitki veya iki tutam kuru laf olmasına göz yumduğunuz anlamına gelmektedir.
Biz hak, eşitlik ve özgürlüğümüzü istemiyoruz, çiçeğe razıyız diyorsanız lütfen ölün.
Çeşitli yerlerde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle kendine ottan b*ktan hediyeler gelen hanımların sevinç çığlıkları içinde internete koştuğunu görüp mide bulantısı yaşıyorum. "İykiğ kadınığzz", "günüğmüzz kutlu olsuğğnn" nidaları kadar günün anlamını aşındıran ve hatta yok eden bu şuursuzluk karşısında sessiz kalamıyorum. En son bir yerlere şunun gibi bir cümle yazdığımı hatırlıyorum. Aklınızda bulunsun:
Değerli hanımefendiler; Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle sadece çiçek (ölü bitki) veya boş bir tebrik alıyorsanız size bu çiçeği veya tebriği veren kişi veya kurumla olan ilişkinizi, sadece bununla mutlu oluyorsanız da kendinize olan saygınızı sorgulayınız.
Zira bu durum, toplum içinde hâlâ ısrarla geride bırakılıyor olmanıza ve sizi mutlu edecek şeyin daha fazla hak ve eşitlik yerine bir demet ölü bitki veya iki tutam kuru laf olmasına göz yumduğunuz anlamına gelmektedir.
Biz hak, eşitlik ve özgürlüğümüzü istemiyoruz, çiçeğe razıyız diyorsanız lütfen ölün.
PC World Mart 2011 Sayısı Yayınlandı
Olay Yeri İnceleme isimli köşemin yayınlandığı PC World dergisinin yeni sayısı bayilere doğru yola çıkmış olmalı. Bu ayki yazımda Mısır'daki olayların memleketteki internet kültürüyle arasındaki bağı dürtüklüyorum. Ayrıca elime ulaşan ilk Wireless USB aygıtının incelemesini de yapıyorum.
Derginin kapak konusu 3D video ve fotoğraf rehberi. Grup testi olarak da mürekkep püskürtmeli yazıcılara yer verilmiş.
Dergi içeriği için buraya tıklayabilirsiniz.
Derginin kapak konusu 3D video ve fotoğraf rehberi. Grup testi olarak da mürekkep püskürtmeli yazıcılara yer verilmiş.
Dergi içeriği için buraya tıklayabilirsiniz.
Aldığın Her Nefeste...
Police'in meşhur şarkısını bir de bu ekipten dinleyin. Sting'in başlamasını dikkate almayın, devamı geliyor. Yıldız yağmuru resmen. Yarası olana acı verebilir, aman dikkat. :)
Yaptığın her hamlede, döndüğün her yeminde, yapmacık gülüşünde, sahiplendiğin her şeyde...
...seni izliyorum.
.
.
Olur Olmaz
Bak, titrer,
Kalp durur.
Dokun, ağlar,
Göl olur.
Yok, olmaz,
Ses çıkmaz.
Gel de anlat,
Sel olur.
Bir baksa,
Dinlese,
Bora diner,
Yel olur.
Beni al,
Sana sar;
Neyim varsa
Sen olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)