Nasıl Anlatsam ki?

Bazı şeyleri anlatamazsınız. Yani denersiniz de hani, pek olmaz. Anlatılmaz, yaşanır gibi bir durum yani. Durum da bir nevi buğday aslında.

Bir isim benzerliğinin insana neler katabileceğini kimse tahmin edemez. Hatta isminiz benim gibi pek ender rastlanan bir isimse, bunu tahmin edemez değil etmez. Ama ben bunu yaşadım; ben bunu gördüm.

Yeni dünyada bir insanın değeri diğerlerine kattıklarıyla koşut gider. Katkı yaptığınız sürece varsınızdır; yoksa yok. Bu durumda varlığı idame ettirmektir esas meziyet.

Bazı konularda ortak paydayı çarpanla bölenle uğraşmadan bulabildiğim insanlar da oldu. En zahmetsiz sevinçleri yaşattığı için şükranlarımı sunacağım çok kişi olmasa da bu konuda, elbette birkaç taneyi geçebilmeleri çok güzel.

İsim benzerliği ve nevi şahsına münhasır olmak beraber ilerleyebiliyor her zaman. Her ikisine de müteşekkir oldum; ama belki de ilk defa isim benzerliğine müteşekkirim; bana kattıkları ve tanıştırdığı kişi için.

Birçok yerde hayatın satranç mı yoksa tavla mı olduğu üzerine söz takasları vardır. Ben hep tavlaya daha yakındır derim, şans etmenlerini hesaba katıp. Olur ya, düşeş gelince yerinden kıpırdamayan yok; gel gör ki yek atanın kapılarda kaderi yok. En iyi zar olmasa da şeş beş, belki bir pulu kurtarır umuduyla beklenir çok kez.

Bir oyun daha var elbette; durağan satranç tahtasına inatla boş başlayarak dolan, Japon diyarından gelen go. Ne kadar boşsa tahta o kadar rahatsın, ne kadar ferahsa çevren o kadar iyisin hayatta. Rahatlık demek hareket alanı demek çünkü serbestçe yapmak her şeyi veya belki de yapmamak.

Huzur bir tercihtir kimine göre ve bunu reddeder. Kimine göre ise nimettir, baş tacı eder. Kimine göre ise gidilecek yolun sonundaki bir duraktır. Bu benim yaşam tarzım; olduğu gibi kabul ediyorum. Huzur bulamadığımda bile bir miktar kendimden veriyorum. Yaşamak böyle bir şey.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

:) - söylenecek söz bulamadım -

Berkin Bozdoğan dedi ki...

Ben hâlâ bulamıyorum...