Dinmeyen Şarkılar Dilimde

Değerli Dostum Üsâme'nin (bin Ladin mi, esprileri yapmayın; Özdemir'den bahsediyorum) tanıştığımız yıllardan bu yana hiç ağzından düşürmediği ve icrasını, köşe başında bile yapsa güçlü sesiyle yaptığı Klasik Türk Musıkisi eserleri şu sıralar benim de dilime hasıl olmuş durumda. Her ne kadar uzunca bir süredir müzik bilgisi anlamında KTM konusunda kendimi geliştirmeye çalışsam da, elbette olmayan sesle şarkıları mırıldanmak, bestekârlara azaptan başka bir şeye yaramıyor.

Olsun, dedim kendi kendime, sesim çıktığınca, çok da etrafa sorun yaratmadan, dilime dolandıkça kimse duymuyormuş gibi mırıldanmaya başladım. Bu aralar en çok da Dede Efendi eserleri aklıma geliyor. Eh, nedenini uzakta aramıyorum; zira uzun zaman önce aldığım ama neredeyse hiç dinleyemediğim bir albüm sayesinde...

Yine Bir Gülnihâl'den girip, Yüzündür Cihânı Münevver Eden'den sıçrayıp, Ey Büt-i Nev Edâ ile devam etmek... Eskiler bu işi biliyormuş, KTM çok zenginmiş. Keşke daha iyi anlayabilsem bu müziği, makamların sırrına ersem.


1 yorum:

What Ever dedi ki...

A poem begins in delight and ends in wisdom, maaaaaaaaaaaaaaaaaaannnnnnnnnn