Dünyaya katıp ne
varsa elinden gelen
Her şeyi toplayıp
bakmadan geç veya erken
Yürüyüp usulca ses
etmeden üzerinde
Günah o ya fazla
bağlanmadan hiçbir şeye
Keşfederek her yanı
veya yerleşip bir küfeye
Konuşup her dili ya
da dalarak bir mücadeleye
Zamana karşı ha
gayret kürek çekerek
Zalime inat mazluma
siper olarak
Tespih alıp ele
yaşayarak saf bir niyetle
Ya da gönül ile
oturarak bir mey ceminde
Belki aşıp dağları
merak ederek Kaf'ın ardını
Dalıp kulaçlayarak
en derin tefekkür ummanını
Umutla bekleyerek
belki ölümsüz bir aşkı
Veya umarken tarlada
bir buğday başağı
Kendinden anlam
katıp bildiğin her bir kelimeye
Aklından bir şeyler
verip deva bulup bin bir derde
Geçiyor ömür, hiç
hoşsohbet değil zaman
Beklemezsin, o
gelir; vedasız göçer gider insan
Altında bir sehpa ve
boyunda bir ilmik
Halkına dostluk
edip vahşilere düşmanlık
Geçerken en sığ
derede boğulmak da var
Aşarken dağları
tabut gibi örtülürken kar
Miadını doldurup
bildiğin her duygunun
Esaretinden kurtulup
kandığın her tutkunun
Terk edip düzeni
yıllar verip kurduğun
Veda edip aşka, en
uzakta, en zor bulduğun
Yel değirmenlerini
ettikten sonra alaşağı
Olduktan sonra bir
hak davanın aşığı
Kendini feda ederek
gerekse üstüne atlayıp
Ya da bir adım önde
korkusuzca karşısına dikilip
Yolundan edip silahı
yoldaşına, kardeşine sıkılan
Umutsuzca kıvranıp
kurtulurken bir kara sevdadan
Bir elde şarap
Emilia Galotti'yi açıp masaya
Belki de kendi
elinle... Veda etmek lazım dünyaya
- Ağustos 2013